26 Ekim 2025
  • Antalya24°C

"YALNIZ OLMAK, YALNIZ OLMAK DEĞİLDİR"

GAZANFER ERYÜKSEL

25 Ekim 2025 Cumartesi 12:12

I
Alışılmışın, ezberlerimizin, dışına çıkarak şeylere baktığımızda komik olan, bir de komik olandaki hüzün. Bu söyleyiş tiyatro edebiyatında “durum komik” ve “söz komik” olarak ifade edilir. Örneğin İonesco için komik ve trajik aynı kapıya çıkar. Hatta komedi trajedinin ta kendisidir. “Saçmalığın sezgisinden doğan komedi, bana trajediden daha umutsuzmuş gibi geliyor” der Ionesco. “İskemleler” adlı oyununun alt başlığı “Trajik güldürü”dür.

Trajedide insanın dünyadaki egemen yapı tarafından ezilmesi ve bütün çabalarına karşın mücadeleyi kaybetmesi vardır. Olanlar karşısında “kader” der, “egemenler” der. Komedide ise ne yasalar ne egemenler, kaderin bile olmadığı bir evren vardır.

II

“Yalnız olmak, yalnız olmak değildir, çünkü yalnızlık içinde başkalarıyla konuşursunuz, ama bunun farkında olmazsınız.” Ionesco

III

Bir çocuğun gözüyle bakılıp söylendiğinde o metin roman olur mu? Yoksa romancı içindeki çocukla, yaşıyorsa hâlâ, beraber mi kurgular o romanı.

Akla “ozmoz” kavramı gelebilir bu durumda. “Arada canlı bir zar ve zarın iki tarafında yoğunlukları farklı iki sıvı olursa arada bir geçişme olur ki buna ozmoz denir.

Renkler arası geçişkenlikle düş-gerçek ilişkisi mi diye sorduğunuz anda şiirin iklimine dümen kırmışsınız demektir. Şiir, bu geçişkenliğin, iklim ne kelime kâinatıdır. “Sanat düzendeki hatadır” der ya Klee.

IV

Şiirin varoluş, söylenip de yazılma süreci önceden tasarlanıp oluşturulan bir süreç değildir. İlk dize veya öbekle başlayan ve kendini söyletip de yazdırandır o. Şairin yaşam, sanat ve kültür birikimi, gözlemleri, şiir zekâsı inşasının oluşumunu belirler. Bu oluşumun buzdağı misal görünmeyen boyutu ise bilinçaltıdır şüphesiz. Görünmez yüzü buzdağının…

Son sergi açılışında yapılan söyleşide ressam Tuncer Ertuğrul’un resimlerini bir tasarım kurgusuyla yapmadığını, doğaçlamayla başlayıp yürüdüğünü söylemesi yukarıdaki yazdıklarımı çağrıştırdı bana.

Hırkasını çıkarıp astı
Teninde gölgesi
Dövmesi kalan
Işığın gösterendi
Şimdi resim

V

Şair kimliği ötesinde romanlarıyla da nam salan Aragon “Hiçbir zaman akışını önceden bildiğim bir öykü yazmadım. Yazarken bir manzaranın ya da kişilerin karakterlerini, yaşam öyküsünü, yazgısını öğrenen bir okur kimliğimdeyim” demektedir. Bu çalışma tarzı Aragon’un şair kimliğinin etkisi midir diye sormadan edemiyoruz.

Hadi Aragon şair diyelim ya Japon ve dünya edebiyatının yetkin romancısı Murakami’ye ne diyebiliriz ki. “Yazarken ben de bilmiyorum. Okurlar ve ben aynı yerdeyiz. Bir hikâye yazmaya başladığımda, sonunu hiç bilmiyorum, birazdan ne olacak bilmiyorum. Eğer bir cinayet söz konusuysa katilin kim olduğunu bilmiyorum. Kitabı yazıyorum çünkü onu bulmak istiyorum. Eğer katilin kim olduğunu bilseydim, yazmanın ne amacı kalırdı.” (John Wray ile yaptıkları 2004 tarihli söyleşiden, The Paris Review)

Hazır söz Murakami’ye gelmişken şunları da söylemeden geçmeyelim. “Tüm zamanların en favori caz piyanistlerinden biri benim için Thelonious Monk’dur. Bir zamanlar, birisi ona piyanodan nasıl bu kadar özel bir ses çıkarabildiğini sorduğunda, Monk klavyeyi gösterip şöyle demişti: ‘Yeni bir nota yok. Klavyeye baktığınızda tüm notalar zaten ordadır. Ama yeterince isterseniz, farklı bir sese ulaşırsınız. Gerçekten istediğiniz notaları elde edersiniz!’

Yazarken bu sözleri sıklıkla hatırlarım ve kendi kendime şöyle düşünürüm, ‘Evet, yeni bir sözcük yok. İşimiz, son derece sıradan sözcüklere yeni anlamlar ve özel bir ahenk vermek.’ Bu düşünceyi çok rahatlatıcı bulurum. Önümüzde engin boşluklar var, ekip biçmemiz için bekleyen bereketli topraklar var.” (Murakami’nin 2007 tarihli “Jazz Messenger ”başlıklı yazısından)

Bu yazı toplam 601 defa okunmuştur.