ŞEMSİYEMİZ MARKALI MI?

RAZİYE GÖK AKTAŞ
24 Aralık 2025 Çarşamba 21:35
Aralık ayının son günlerindeyiz. Bu yılda umutlarımızı yakalayamayıp, ama olsun diyerek 2026 için umutların konuşulduğu günleri yaşıyoruz.
2025 in son günlerinde de özellikle açlık sınırının da altında kalan ve gelirsiz kesimin hayatta kalma mücadelesi tüm şiddeti ile devam ederken, Mecliste haftalardır süren, bazen tansiyonu yükselten durumlarla ve birbiri ile yumruk yumruğa kucaklaşan vekillerimizin hınca hınç mücadelesine de ekranlardan tanık olduğumuz 2026 yılı bütçe görüşmeleri nihayet sona erdi.
Bu bütçe de de maşallah her şey düşünülmüştü.
Bütçe, yatırım, istihdam ve üretim dönemi bütçesi mi?
Vatandaşın cebindeki deliği yamama bütçesi mi ?
Bütçe Mecliste epeyce tartışıldı. Bütçe, Meclis Genel Kurulu’ndan geçti ve resmiyet kazandı.
Sonuca bakacak olursak, yine, marketten bir paket un alırken “acaba bütçeyi deldik mi? “ diyeceğiz.
Asgari ücret komisyonu tarihte ilk kez işçi kesimi temsilcisi olmadan toplanarak asgari ücreti net 28.075- TL olarak açıkladı.
Asgari ücretli nasıl geçinir yorumları tüm harareti ile ilgililerince sürerken, yine bir kesim, peynir zeytinle idare etmenin boğazıma bir lokma girdi demenin şükrünü yakalamaya çalışacak gözüküyor.
Her dönemin baş belası olma halini koruyan enflasyon canavarı, temel gıdaları altın değerinin de üstüne çıkardı. İnsanlara başını sokacak bir ev alma hayalini dahi kurmayı unutturdu.
Gayrimenkul sektörünün satmakla uğraştığı, nefes alabileceğiniz kadar olan 1+0 evlerin yerine, haftada iki gün oturma izni olan paylaşımlı koltuk, yatak ilanları, kullanışlı mutfak ilanları arayacağımız günlere gidiyor diyenler olsa da hükümet kanadı yok öyle bir şey her şey daha güzel olacak diyor.
Temel gıdalarda en tazesini ararken, teması sonrasında yakıcı etki yaratacak kredi kartları en taksitli gıda alışverişlerini alır olduk. Boğazımıza giren gıdalarda bile borçlanır olduk.
İstatistiklerde tüketici güven endeksi biraz sarsılmış olsa da kafeler, restoranlar hala dolu nasıl oluyor deniyor. Demek ki herkes kazanıyor deniyor. Kafeler dolu ise enteresandır ki herkesin ekonomisi iyi deniyor.
Ev, araba alamayan vatandaş, bari bir latte, macchiato içeyim, amaaan dünyayı ben mi kurtaracağım, nefes alıyorum buna da şükür , diyor.
Vatandaşın küçük lükslere sığındığı, ekonomistlerin “ruj etkisi “ dediği dönem olan böyle dönemler de diğer açıdan bakılacak olursa sosyal çürümede hızını kesmiyor.
“batıyoruz, çürüyoruz ama olsun şemsiyemiz markalı” durumundan kurtulmalıyız.
Hafta sonu oğlumla gittiğimiz alışverişte “bak oğlum bu nasıl beğendin mi? Bak oğlum bu nasıl beğendin mi ? “ dediğim her şeyi beğenmeyen oğlumla alışveriş seçimini yaparken “bu çocukla da alışveriş her geçen gün zorlaşıyor” diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım.
Gösterdiğim hiçbir kıyafeti beğenmemişti. Kendi kendime bir an acaba oğlumun zevklerini mi tanımıyorum, yoksa zevkleri mi değişiyordu derken aslında her ikisi de değilmiş.
Kendi beğendiklerini aldık eve geldiğimizde aldıklarına tek tek her yönüyle baktım inceledim.
Gördüm ki, hiç birinin dışına yansıyan bir markası yoktu ve ünlenmiş bir marka da değillerdi. Sadece ihtiyacına göre ve kullanışlı ürünlerdi.
Bu günden borçlandırılmış olan gelecek nesillerin yaşam mücadelesine en önemli katkılarımızdan biri “çocuklarımıza bilinçli tüketici olmayı öğretmiş olmak” olacaktır.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 1983 Antalya Son Haber
