13 Ağustos 2025
  • Antalya30°C

“İKİ DİNLE BİR SÖYLE”

Gazanfer ERYÜKSEL

08 Ağustos 2025 Cuma 23:45

I
“İki dinle bir söyle” ifadesinin konuşmanın önüne set çektiğini düşündüm senelerce. Hayat
mektebinden çırak çıkıp da doğaya baktıkça, dinlemenin ilişki ve iletişimdeki yaşamsal önem ve
değerini fark ettim.
Dinlemek, demir atacak geminin denize iskandil atmasıydı. Derinlik kaç kulaç…
Neyi nasıl diyeceğimizin altyapısıydı. Soru sormanın yordamı…
Dinlemenin bir diğer boyutu da söyleyenin beden dilini, mimiklerini okumaktı. Hele gözler…
Dinlemek, gözün göremediği ama beynin okuduğu 25’inci kareyi görmenin de yordamıydı.
II
Şehrin ışığını çekti gözlerine, kokusunu içine. O ışık tayflarına ayrılacaktı belleğinde, çiçekler açacaktı o
koku. Senden bir parça o, sen de ondan. Dokun dokunabildiğince… Kasap havası oynanan düğünler
de kapı önlerinde ayakkabısı konulup gidenler de doğan çocukların sevinci de sensin. Katmer bir
böreği ısırınca ağzında tel tel genleşir ya lezzet. Hayat da acısı tatlısıyla, neşesi hüznü, kavuşup
ayrılmalarıyla çok boyutludur, çok renk, çok sesli doğa gibi. Onca renkle seslere anlam, duygu
yükleyen biz miyiz yoksa? Onca renk, ses, koku mu söylüyor bize her şeyi?
"Nesnelerin görünümü duygulara göre değişir” der Halil Cibran, “ve böylece biz onların içindeki
büyüyü ve güzelliği görürüz aslında büyü ve güzellik bizim içimizdeyken."
III
Takıntı, aklı öteleyen bir boyut. Balıkgözü, şahin gözü, gönül gözüyle bakmada hüner. Hem balık, kuş
hem de oldunuz mu hiç? Ya anahtar deliğinde bakanlar mı dediniz. O da bir göz şüphesiz, gözetleme,
ne görebilirse eğer?
IV
Irmak özlediğinde yağmuru
Hem deniz buluttu hem akan
Suya inende geyikler
Irmaktı tutunan ormana
Hay atlardı yılkısı şiirin
Söyletip yazdıran kendini
V
Görüneni okuma çabası, bakılıp da görülmeyeni okumanın eşiğidir. Ufuk ötesine yolculuk…
Kendine “fail-i meçhul” kitlesel çoğunluk ise kendine suikastın tetikçisidir.
VI
Göğsüne takılan kırmızı kurdeleyi yakasının altına gizledi. Yazılanı okumanın, yazılmayanı da
okumanın hemzemin geçidi olduğunu anlamasına daha vakit vardı. “Bazı şiirler bekler / bazı yaşları”
dizelerini Behçet Necatigil de söylemişti daha.
Ruhla bedenin bellekleri arasındaki geçirgenliği bir metinler-arası ilişki olarak da okumak içinmiş
meğer, göğsüne takılan o kırmızı kurdele.

VII
Doğa her gelene bir yer açar. O yeri yurt edinmek ise başlı başına bir okuma-yazma eylemidir. Orada
durmak için kendi iskemlesini yapması gerektiğini fark etti. Birbirinin içinden geçerek geliyordu
tümceler, kâğıda süzülen bir şiirin ilk öbeğinin diğer öbekleri söylemesi gibi. Geçmişini unuttuğunda
geleceğin de yitip gittiğini fark ettiğinde insana ve doğaya baktı yeniden.

VIII

Yaşayabileceğimiz en güzel şey gizemli olandır.” der Albert Einstein, “Tüm gerçek sanatın ve tüm
bilimin kaynağıdır. Bu duyguya yabancı olan, artık durup hayranlıkla bakamayan kişi, ölü gibidir:
gözleri kapalıdır.

Bu yazı toplam 554 defa okunmuştur.