GAZETECİLİĞİN VİCDANI VE CESUR KALEMİ

Gazetecilik, sadece haber yazmak değil, aynı zamanda bir duruş, bir omurga meselesidir. 

Bu mesleğin ruhunu taşıyan ender isimlerden biri olarak yıllardır kalemiyle adeta bir tokmak gibi vuruyor; ne sağa yaranıyor, ne de sola. Birilerine yaranmak gibi bir derdi de yok zaten. Onun yazıları, gerçeğin peşinde koşan bir gazetecinin aynası gibi; dürüst, cesur ve her zaman halkın yanında.

Memleketin her köşesinden buram buram insan kokan yazıları ve haberlerinin her satırında mesleğine olan tutkusunu hissettirir. 34 yıllık meslek hayatının 19 yılını önce Doğan Haber Ajansı, sonrasında Demirören Haber Ajansı’nda geçiren deneyimli kalem, sadece haber peşinde koşmadı; adaletin, hakikatin ve insan hikayelerinin peşinde oldu. Almanya’da 7 ülkeye yayın yapan bir gazetenin haber müdürlüğünü üstlenmesi, onun vizyonunun ve yetkinliğinin sınırları aşan bir kanıtı.

Köşe yazıları, sadece bir olayı anlatmakla yetinmez; aynı zamanda o olayın ardındaki insanlık dramını, toplumsal çelişkileri ve adaletsizlikleri de gözler önüne serer. “Tokmak” adlı köşesinde, 20 yıl aradan sonra yeniden yazmaya başladığında söylediği gibi: “Burada gördüğümü yazacağım, bildiğimi söyleyeceğim.”  Bu söz, onun gazetecilik anlayışının manifestosudur. 

Üzerine aldığı her aldığı her görevde hep aynı titizliği ve sorumluluk bilincini görürüz O'nda.

 Yazıları, sadece bir olayın ya da konunun soğuk detaylarını değil; bir insan, bir eş, bir baba, bir dede olarak da o olayın insan hayatına dokunan yönlerini aktarır. 

Cinayet davalarından toplumsal meselelere, spordan yerel hikayelere kadar geniş bir yelpazede yazdığı haberler ve yazılar, onun mesleki derinliğini ve çok yönlülüğünü ortaya koyuyor.

Kalemini korkusuzca kullanan, gerçeği çarpıtmadan aktaran ve her zaman doğruyu söyleme cesareti gösteren bir gazeteci olarak, mesleğine ve mesleğinin etik değerlerine olan bağlılığıyla genç gazetecilere de ilham veriyor. 

Aramıza hoş geldin sevgili Süleyman Ekin. Kalemin, hakikatin ışığını taşımaya devam etsin. Hayatla ilgil her ne varsa ve her nerede yaşanıyorsa, mutlaka kayda girsin. Biliriz ki; söz uçar, yazı kalır vesselam...