07 Aralık 2025
  • Antalya8°C

YAŞAYAN DESTANCILARIMIZDAN AHMET TURAN KUL

HALİL ERDEM

31 Ekim 2025 Cuma 11:50

Geçen hafta “Son Destancı” diye bir metin yazmıştım. 1970’lerde tanık olduğum destan satıcılarını anlatmıştım, ama destanlar son bulmuyor. Destan yazılacak şu garip dünyamızda ulusumuzu, toplumları derinden etkileyen o kadar çok olay ve acı var ki, bu olay ve acıların kahramanlarına yazılacak çok destan var, bu destanları yazacak ozanlarımız var. En azından Antalya’da tanıdığım iki destan ozanı var ki bu değerleri sizin de tanımanızı istedim. Evet, bu isimlerden ilki Ahmet Turan Kul. İkincisi bir sonraki yazımda anlatacağım Destan Ozanı Harun Yiğit.

Turan Kul özellikle İranlı Firdevsi’nin yazdığı Şehname’yi, Manas Destanı'nı, Ahmet Harami Destanı'nı yeniden yazdı. Nedenini sorduğumda bir kitaplık açıklama gerekecek kadar geniş bir konu olduğunu,onu başka bir yazıda çalışalım diyerek işin kıssasına geçtiğimizi söylemeliyim. Ama ben yeniden yazmasının nedenlerinden biri İran milliyetçisi Firdevsi’nin Türk destanlarına hakaret etmesi nedeniyle Ahmet Turan Kul kendi dilinde, kendi şairane tutumuyla Şehname’nin yeniden var edilmesi gereğiyle yazmıştır, şeklinde açıklamak istiyorum. Bu çalışmalar bir çeviri değil, destanların Türkçe metinlerinden esinlenerek 11‘li hece ölçüsüyle yazmıştır. Şehname’yi de Manas Destanını da bu
şekilde yazmıştır.

Ahmet Turan Kul çocukluğunun geçtiği coğrafi olanaklardan yararlanarak aslında Farsça konusunda kendi kendini yetiştirmiş bir ozandır. Şehnameyi onun mantık denklemindeki felsefi dil ustalığında yeniden yazmasındaki başarısını okuyunca ayırt edeceksiniz. Şehname’yi, Manas Destanı'nı, Ahmet Harami Destanı'nı yüz yıllar sonra yeniden yazması günümüz dilindeki anlatımıyla okura büyük bir kolaylık sağlamakla birlikte, okurdan önce destanlarında kendi dil estetiğini adeta kendisi için yazmış, yaşamış bir ozandır Ahmet Turan Kul. Son destanınız Eğirdir Koçaklaması'nı size yazdıran nedir Sayın Kul? diye sorduğumda ise şu yanıtı verdi sevgili  A. T. Kul:

“Kalp kalbe karşıymış. Tam da denk geldi. Ben de Alp Er Tunga Sagusu üzerine kafa yoruyordum. M. Ö. 624 yılında söylenmiş. Aklımca, Ali Yıldız Ağabeyime; Sakaların bir Boy, bir Soyadı olmadığını, Sagu hizmeti veren bir
zümrenin adı olduğunu anlatmaya çalışıyordum. Yuğ törenleri düzenlemek o dönemin çok önemli bir hizmet kolu. Hizmet içinde Saganlık ve Sagirlik öne çıkıyor. Farsça üzerinden dilimize saki ve zakir olarak girmiş. Sümerce'de, sag, sağı olarak kayıtlı. Azerice'de, sağu, sağuçi olarak geçiyor; ağıt, ağıtçı demek. Anadolu'da, sıgı ve sıgıtçı olarak günümüzde de kullanılıyor.
Alp Er Tunga'nın yaşayıp yaşamadığı, hangi Boy'a mensup olduğu akademik çevrelerin tartışma konusu. Tartışılmayan tek gerçek; Türk'ün öz malı olan sagu.

Destanlar milletlerin milli hafızası. Milli hafızası olmayan bir millet, tarihinden manevi kuvvet alamaz, kuvvetini muhafız alayına dönüştüremez. Hatta muhafazakâr bile olamaz. Destanlar dil işçiliği, gönül bağı. Bülbülü ötüşüyle, kekliği sekişiyle sunar insana. Destan devletin dilinde adalet, halkın dilinde asalet, sanatçının dilinde zarafettir. Kahramanlık çağı kapandı. Artık insanlığı dini ideolojiler değil, bilim yönlendiriyor. Tarihin tekerleğini mazlum milletler döndürüyor. Toplumsal mücadeleleri sınıflar belirliyor. Kılavuzluk öncülerin, öncü partilerin elinde.

Artık bilim de siyasi süzgeçten geçerek fikir canlılığındaki yerini alıyor. Güzeli, doğruyu, gerçeği hakikate taşıyarak ilerliyoruz.
Sözü, Antalya, Burdur, Isparta yöresinin Kuvayi Milliyesi’ni konu alan Eğirdir Koçaklaması kitabımdan bir bölüm sunarak bitireyim.”

Çocuk çığlıklarından
Yok daha derin yara
Sanki kızgın yağ akar
İşiten kulaklara

Dağ yürür orman yürür
Görür şaşar kalırsın
Koca bir zaman yürür
Yüzyılı an sanırsın

Yirmi altı ağustos
Kocatepe uykuda
Son deminde karanlık
Yol verecek umuda

Başkomutan tepede
Yanında üç Paşa var
Beşte başladı ateş
Tüm dağlar uyandılar

Avcı hattı atıldı
Yunan mevzilerine
Berkitilmiş mevziler
Karıştı birbirine

Tınaztepe dağıldı
Düşman kaçtı ovaya
Ekmentepe de düştü
Başladı dağılmaya
...
Gece gündüz demeden
Düşmanlar kovalandı
Dokuz eylül sabahı
İzmir'de noktalandı

Bu yazı toplam 1303 defa okunmuştur.
Yorumlar