20 Nisan 2024
  • Antalya18°C

AYNAYA BAKMAK

Gürsel Kaya

01 Aralık 2021 Çarşamba 02:23

Aynaya bakmak, hele hele akşamleyin aynaya bakmak, uğursuzluk getirir derler. Kırık, çatlamış aynaya bakmak da.

Yere düşen bardak kırılmamışsa, çatlamışsa, uğursuzluk getirir.

Onu alır, mutlaka kırarız.

Bâtıl inanca göre ayna evde bulundurulmamalı; aynaya bakmak, günah.

Aynada kendimize bakmayan, kendimize ayna tutmayan bir toplum olmuşuz. Ve hep karşımızdakine bakmışız.

Karşımızdakinin kaşında, gözünde kusur aramış durmuşuz.

Kendimizin kim ve ne olduğuna bakmadan, karşımızdakine odaklanmışız.

Onun yediği, içtiği, yaşadığı ile ilgilenmişiz.

Oluşturduğumuz bu dış merkezli yaşamda, kendimizi tanıma ve anlama fırsatını bulamamışız.

Kendimizi tanımadığımız için de, bizimle ilgili varılan her yargıya karşı çıkmışız.

Yok ben aslında öyle değil, böyleyim teraneleriyle itiraz etmiş durmuşuz.

Kendimize, daha doğrusu içimize bir ayna tutamadığımız için, dış merkezli bir kimlik sahibi olmuşuz. 

Ben kimim, ben neyim, değerlerim, yeteneklerim nedir sorularını sorup benliğimize bir ayna tutabilsek; içimize doğru bir yolculuğa başlayacağız aslında.

Bu uzun ve serüven dolu yolculuğun hangi durağında, ne kadar duracağımıza biz karar vereceğiz.

Ne var ki o duraklarda bazı sürprizlerle karşılaşabiliriz.

Bunların çoğu da, istemediğimiz ya da hoşlanmadığımız şeyler olabilir.

Başkalarının bakış açısıyla olmak istediğimiz ve oluşturduğumuz biz, çok daha farklı bir şekilde çıkabilir ortaya.

Bu ben miyim sorusu çınlar kulaklarımızda.

Evet bu sizsiniz aslında.

Olmak istediğiniz değil, gerçek siz. 

Elbette içimize yaptığımız bu yolculuk, yorucu ve yıpratıcı olacaktır.

Kim bilir belki de bu yüzden, kendimizi gerçek anlamda tanımak adına, bu yolculuktan hep kaçarız.

Bilmeyiz ki; biraz çaba gösterip kendimizi tanısak, dünyayı daha iyi anlayıp, daha iyi algılayacağız.  

Kendini tanımayan insan, ne istediğini ya da ne istemediğini de bilemez.

Nerede duracağını, nereye çarpacağını da.

Kendinin dışındaki herkesi ve her şeyi sorgular, yargılar.

Yaşanan olumsuzlukların hiçbirinden sorumlu değildir. Ama herkes sorumlu ve suçludur.

O ise, hâkim karar verici ve dünyanın merkezidir.

Şişkin egosuyla her şeyi becerir; o olmazsa, dünya dönmez.

Çevremizde o kadar çok var ki bu insanlardan.

Her şeyi başaran bu insanlar, bir tek şeyi başaramazlar.

Mutlu olmayı.

Mutlu olamadıkları gibi, çevrelerine de mutsuzluk tohumu ekmeyi ihmâl etmezler.

Gerçek mutluluğu yakalamak ve dünyayı yaşanır kılmak, kendimizi tanımakla başlar.

Öz benliğimizi tanımak için aynaya bakmak, içimize ayna tutmak gerekir kuşkusuz.

İçe doğru bir yolculuğa doğru çıkmak.

 İçimize yapılan bu yolculuk, bizdeki hiç’liği ortaya çıkaracaktır.

Şişkin egolu, doymaz, kibir yüklü varlığın, yokluktan ibaret olduğunu gösterecektir.

Varlığının, bir hiç’lik, bir yok’luk olduğunu anlayan insanoğlu, üzülecektir belki de. Ama gerçek kimliğine kavuşacak, gerçek kimliğini tanıyacaktır. Ve kendine gelecektir.

Bakın her gün kendisini ziyarete gelen dervişe şeyhi ne diyor:

“Her gün bana geleceğine, bir gün de kendine gel.”

Ne kadar mânidar değil mi?

Her ne kadar “aynaya baktım/saç beyaz olmuş/neden benzim sararmış solmuş” dese de türkülerimiz; aynaya bakmaktan korkmayalım.

İçimize doğru bir ayna tutup, bir yolculuk yapalım.

Belki de içimizdeki isimsiz yabancıyı keşfedip, kendimize geliriz...

Sağlıcakla kalın.       

Bu yazı toplam 2621 defa okunmuştur.
Yorumlar