16 Nisan 2024
  • Antalya25°C

ÜLKE YÖNETMEK...

Ergün Efe

21 Şubat 2020 Cuma 23:11

Daha hazır kurulmuş olan bir devleti yönetmekte zorlananların ülkemizi kurtarmış ve adeta sıfırdan yeniden inşa edebilmiş tarihimizin öncü beyinlerini eleştirmesi, hatta onunla da yetinmeyip onları beğenmemeleri fazlaca manidardır.

 

Bunu kesinlikle “kimse eleştiremez” anlamında söylemiyorum. Vurgulamak istediğim şu: Hani beklenir ki, eleştiride bulunanlar eleştirdikleri insanlar kadar sosyoloji, kültür, tarih, hak, hukuk bilsinler, yani eleştirdiklerinden daha donanımlı olsunlar; İşte itirazım işin bu noktasına, yoksa elbette herkes eleştirebilinir olmalı.

 

İzliyoruz, gözlemliyoruz...

 

Kimilerinin bilgisiz, kimilerin de bilgili ama geçmiş tarihimizle problemli olanların besledikleri nefretten dolayı da analizlerinde nötr kalamayan ve dolayısı ile sağlıklı “neden sonuç ilişkisi” kuramayanların bu kadar lakayt ve ahtı vefadan uzak olmaları enteresan ötesi değil mi?

 

Az daha açalım...

 

“O dedi”, “bu dedi”, “amcam şöyle derdi”, “Veli dayımdan duymuştum”, “Hacı Rüstem öyle derdi” laflamalar ile tarihi gerçekler doğru anlaşılamayacağını iyi anlamak gerekir.

 

3-5 tarihi kitap, bir kaç makale okumuş olmakla veya kimi demokratik rejim düşmanı tarikatın dediğinden yola çıkarak bir insanın inanç düşmanı, kültür düşmanı, Türk düşmanı veya Kürt düşmanı olması hem doğru değil, hem insani değil, hem de açık söylemek gerekirse sağlıklı da değil. 

 

Tamamen ideolojik taraftargillik üzerine kurulu olan tek taraflı, yanlı bilgiler üzerinden, bu kadim toprağı ve milleti için canını feda etmekten çekinmeyen - üstelik bunu kimileri gibi sadece mikrofonlarda konuşarak değil- bizatihi cephelerde düşman ile birebir savaşarak, çarpışarak ispatlamış olan tarihi önderlerimizin, bilgisizce ve üstüne de lakayt bir dil ile eleştirilmeleri (fikir beyanı başka), insanın asabını bozuyor!

 

Elbette herkes eleştirebilinir, buna Atatürk de dahil, ama seviyeli bir üslup ve haddini bilmek şart;

 

  1. Hakaret içermemeli! 
  2. O eleştirilen insanlar olmasa halimiz nice olurdu diye düşünerek! 
  3. Bilgisi olanın fikri, bilgisi olmayanın küfrü vardır!” düsturundan yola çıkarak...

 

Farkındalık, aklen gerçeğe yakınlığın en önemli ilk adımı insanın tarihte yaşanmışlıkların üstünü örtmeden, ama özünü de reddetmeden içine doğduğu lokal/ sosyal dünyasını evren sanmasından vazgeçmesi ile mümkündür. 

 

Şüphesiz, “düşündüğü an” tamamen özgürleşemeyen bir aklın analizleri hakkaniyetten uzaktır. Dolayısı ile o türden insanlarda vicdan terazisinin doğru tartmasını beklenmemek gerekir.

 

Ülke yönetiminde (parti ayırmaksızın söylüyorum) bizlere vatanperver, müspet bilime zihni açık, ayrıştırıcı değil kucaklayıcı aklı başında insanlar lazım. 

 

Devlet yönetmek “deneme yanılma yolu” ile tecrübe kazanılan bir laboratuvar değil, o laboratuardan mezun olmuşların işi olmalı. Şehit veriyoruz. Her defasında yeniden konumlanan “Deneme - yanılma siyasetinden” millet olarak bıktık; acilen değişmeli.

 

Problem çözme noktasında özümüzden koparak “Başkalaşarak sorunlara derman bulma” alışkanlığımızı terketmekliyiz. Mesela, Batılılaşmamanın alternatifi Araplaşmak olamayacağını farketmekle buna ilk adımı atabiliriz. Biz biz olarak kalmalıyız, bu kadar net!

 

Ortadoğunun en önemli ülkesi olmamız bize yetmemli. Millet olarak bize yakışan muhasır medeniyet seviyesine ulaşmış ülkelerle ayı seviyede olmaya gayret göstermektir. Elbette bunu biz kalarak “BAŞKALAŞMADAN” yapmalıyız. 

 

Kompleks sahibi bir millet olma lüksümüz yok bizim, olursak aslında hepimizin arzuladığı ölçüde ülkemizin kalkınması mümkün olmaz.

 

ergunefe@live.de

Bu yazı toplam 4195 defa okunmuştur.
Yorumlar